TON (2) - Aktif ve Pasif Hayatlar
- Follow Your Beat
- 5 Mar
- 7 dakikada okunur

Doğum saatin net mi? Bu yazıda okuyacağın bilgilerin en önemli temeli bu.
Doğum saati net olmayanlar lütfen okuduklarınızı genel bir bilgi olarak bir rafa kaldırın. :)
Doğum saatinden emin isen, yazıyı okumadan önce beden grafiğinle kırmızı olan (soldaki) Design kolonu arasındaki, sol altta bulunan ok işaretine bak. Ok, sola mı yoksa sağa mı bakıyor? Bunu tespit ettikten sonra yazıyı okuyabilirsin.

Umarım farkındalıklara vesile olur burada okuyacakların. Bu yazı, 11 Ekim 2024’te paylaştığım, sağ ve sol zihinbeden kavramları hakkındaki yazının devamı. Eğer daha önce paylaştığım o yazıyı okumadıysan, burada yazdıklarıma serbest dalış yapmadan önce lütfen diğer paylaşıma bir göz at derim.
Bugün, bedenlerimizin ‘dışarıdan’ beslenme koşullarına, yani ‘sağ ve sol’ hayat yollarına ve ortamlarına değineceğim.
Beden grafiğimizde varlığımızın yüzeyinde mühürlenmiş olanları görürüz. Yani altta veya ‘içte’ yatanların şekil bulduğu ve somutlaştığı bir sonuç gibi düşünebiliriz beden grafiğimizi. Unu, mayayı ve suyu karıştırdığımızda elde ettiğimiz hamur gibi. Beden grafiği hamuru temsil eder. Ama o hamuru hamur haline getiren bileşenler vardır. Bu bileşenlerden en önemlisi Human Design Sistemi’nde ‘ton’ diye adlandırdığımız bileşendir.
Beden grafiğinde sağ ve sol tarafta beliren kolonların içinde kapı aktivasyonları sıralanır. Bir kapı, bireyin ya doğduğu anda mühürlendiği (siyah olan, kişilik kolonundaki) bir özelliğini ya da Güneş’in doğumundan 88 derece önceki konumuyla mühürlediği (kırmızı olan, dizayn kolonundaki) bir özelliğini temsil eder. Her bir kapının potansiyel olarak 6 çizgisi vardır: 25.6, 17.3 vs. gibi. Bu çizgiler o belirli kapının yine çok belirli bir yansımasını temsil ederler. Yüzeyin altında ise her bir çizginin potansiyel olarak 6 farklı rengi mevcuttur. Her bir rengin ise 6 farklı tonu. Her bir tonun da 5 farklı bazı vardır.
Dolayısıyla, yüzeyde beliren her bir özelliğin toplamda 1080 farklı dışavurum olasılığı ve farklılığı mevcuttur. Toplamda mevcut olan 64 kapının/özelliğin yine toplamında 69120 dışavurum olasılığı mevcuttur. Her bir bireyin beden grafiği ise 26 kapı aktivasyonundan oluşur. Yani, mühürlenmiş olduğun her bir özellik, potansiyel olarak bu 69120 olasılığın birinden oluşur ve bunların farklı kombinasyonlarıyla birlikte eşsizliğinde tam olarak bu şekilde damgalanmış olursun. Yazdıklarımda aslında mekanik olarak neden biricik olduğunu anlatmaya çalışıyorum. :) Burada bahsi geçen yüzey altındaki renk, ton ve baz bileşenlerinden belki de en önemlisi tondur.
Ton, farkındalığa açılan potansiyeldir.
Tasarımlarımızın mimari yapısıdır.
Bu yazıda tek tek 6 farklı tona değinmeyeceğim. Sadece Design Kuzey Düğümü ve Güney Düğümünü belirleyen tonlardaki sol ve sağ ayrımına ve bu durumun ne anlama geldiğine ve hayatlarımızdaki tezahürüne değineceğim.
Bazılarımız sol, bazılarımız ise sağ hayat güzergâhlara ve ortamlara doğarız.
İçine doğduğumuz bu stratejik düzen ise sol hayatlara doğan ve yine sol hayatlara hitap eden ama koşullanmış, yani çarpıtılmış bir frekansta titreştiği için aslında doğru bir güzergah deneyimletmeyen bir düzendir …
Sol, Human Design Sisteminde stratejik bir kavram olarak ele alınır. Yani, aktif bir prensiptir. Sol hayat yoluyla doğan bir varlığın güzergâhı, tasarımının tipi ne olursa olsun, aktif ve meşgul olmak için tasarlanmıştır. Örneğin, Reflektörsündür ve sol hayat yolun vardır. Böyle bir güzergâh, beraberinde hareketli, meşgul ortamları ve konuları getirir. Şimdi genel olarak sol ve sağ ortam ve hayat konularının farklarına birlikte bakalım:
Sol Hayat Yolu/Ortam | Sağ Hayat Yolu/Ortam |
Aktivite ve eylemin bol olması | Dinginlik |
Meşgul | Ortamdan bağımsız olma |
Ortamın fırsatlarından faydalanma | Ortamda ‘olma’, bulunma |
Ortama dahil olma | Gözlemleme |
Etkileşimde olma/Katılma | Seyrek/nadir katılım |
Yoğun | Rahat ve sakin |
Daha önceki yazımdan sol veya sağ zihinbeden olup olmadığını tespit ettiysen eğer, burada paylaştığım bilgilerle birlikte varlığın ve hayat yolun hakkında çok kıymetli temel bilgilere sahipsin artık. Şimdi bu iki konunun kapsadığı farklı temel birleşimlere bakalım.
1) Tasarımında sol bir zihinbedene ve sol bir hayat yoluna sahipsen (her iki kırmızı ok sola doğru bakıyorsa): Meşgul olmak ve meşgul bir hayat yaşamak için buradasın. Yaşadığın ortamda, ortamın sunduklarına aktif bir şekilde katılmak sana doğru fırsatları ve deneyimleri getirecektir. Hem fiziksel olarak aktif ve meşgul olman hem de yaşadığın ortamın hareketli ve meşgul olması, senin kendini gerçekleştirebilmen adına çok önemlidir. Bedenin, hem içeriden hem de dışarıdan bol aktiviteye ihtiyaç duyar. 2) Tasarımında sol bir zihinbedene ve sağ bir hayat yoluna sahipsen (üstteki ok sola doğru, alttaki ise sağa doğru bakıyorsa): Sakin, dingin bir ortamda aktif olmak için buradasın. Örneğin, spor yapmak için bir spor salonuna gidiyorsan, fazla insanın olmadığı saatlerde oraya gidip sporunu yapmayı tercih edebilirsin. Bir şeyler yemek veya içmek için seçtiğin yerler daha sakin kafe ve restoranlar olabilir. Doğada aktif vakit geçirmek çok hoşuna gidebilir. Sürekli birileriyle görüşmek ve aktivitelere katılmak istemeyebilirsin. Bu senin için gayet doğru ve uygun bir yaşama şeklidir. ;)
3) Tasarımında sağ bir zihinbedene ve sol bir hayat yoluna sahipsen (üstteki ok sağa doğru, alttaki ise sola doğru bakıyorsa): Bu durum zihnin için biraz zorlayıcı ve kafa karıştırıcı olabilir. Lakin bedeninin sürekli meşgul olma ihtiyacı yokken, dışsal stimülasyonun, hareketin, eylemlerin bol olduğu bir hayat yoluna ihtiyaç duyarsın. Ve o aktif ortamlarda senin de fiziksel olarak aktif olman gerektiği sanrısına kolayca kapılabilirsin ama dikkat! Sağ zihinbeden, kendini tekrar eden fiziksel aktivitelere karşı çok hassastır. Fazla uyarıyla baş edemez bu beden türü. Dolayısıyla, böyle rahat ve pasif prensipe dayalı bir beden ile katıldığın aktiviteler esnasında rahat olmayı tercih edebilirsin. Örneğin, çok sesli, çok hareketli bir cafe’ye veya bir bara davet edildin. Orada ayakta durmak yerine, oturmayı tercih edebilirsin. Böylece ortamın meşgul titreşiminden faydalanabilirsin ama bedenini yormadan.
4) Tasarımında sağ bir zihinbedene ve sağ bir hayat yoluna sahipsen (her iki kırmızı ok sağa doğru bakıyorsa): Sakin, dingin, dışsal stimülasyonların fazla olmadığı ortamlarda sakin ve pasif kalmak isteyebilirsin. Olan biteni olduğu gibi gözlemlemeyi tercih edebilirsin. Örneğin, deniz kenarında, ormanda bir cafede oturup veya uzanıp bir kitap okumak gibi. Bu birleşimde aktivite ve eylem düzeyi çok düşük olmalıdır. Daha çok ajandasız bir ‘olma hali’ ile alakalıdır bu iki sağa bakan ok ve temsil ettikleri mimari.
Son yıllarda ‘slow living’, yani ‘daha yavaş bir şekilde yaşama’ kavramının popülerliği bi hayli arttı. Sosyal medyada sıkça karşımıza çıkıyor bu başlık altındaki paylaşımlar. Benim için slow living kavramı, sağ hayat yolunu ve ortamını temsil eden bir kavram. Ve az önce de görmüş olduğumuz üzere herkes için doğru olmayabilir bu şekilde yaşamak. Sol bir hayat yoluna sahip olup da hayata, dışarıya hiç katılmıyorsan, kendini gerçekleştirebilmek için hayatın sana sunabileceği fırsatları da kaçırırsın. E bu da zamanla beraberinde hüsran dolu, tatsız, öfkeli ve hayata karşı hayal kırıklıklarıyla dolu bir var olma şekli benimsemene sebep olur. Ama bu noktada bir mini hatırlatma: Hamlelerimiz ve adımlarımız, Strateji ve Otoritelerimizden çıkmalıdır.
Sol hayat yolu olanlar bu iki araçları hayatlarına entegre ettiklerinde zaten bedenlerinin ihtiyaç duyduğu aktif, meşgul ve katılım fırsatlarıyla dolu ortamları hayat onlara gani gani sunacaktır. Ama zihinsel kararlar vermeye devam edip ‘hayatım böyle ya da şöyle olmalı’ kalıplarına dayalı bir şekilde hayatını ve benliğini zihinsel bir yerden kontrol etmeye çalıştığın sürece hak ettiğin ve seni tatmine, huzura, başarıya ve sürprizlere ulaştırabilecekleri deneyimleyemezsin.
Biraz kendi tonlarımdan ve sürecimden bahsetmek istiyorum.
Ben, Sakral Otoriteli bir Jeneratör’üm. Sakral yanıtımla harekete geçmek için buradayım. Bu her zaman olan bir şey değil. Genelde aktif ve beklentisiz bir bekleyiş halindeyim. Zaman zaman da beni çok heyecanlandıran şeyler atıveriyor hayat yörüngeme. O adımlarım da hayat yolumu şekillendiren önemli tuğlalar oluyor.
Sol bir zihinbedenle ve sağ bir hayat yoluyla tasarlanmış biriyim. Çok aktif bir bedene sahibim. Bu hep böyleydi.
Ben danışanlarıma ve öğrencilerime, çocukken olduğumuz insanı hatırlamamızın öneminden bahsederim hep.
Sağ hayat yoluna sahip olan biri olarak çok şanslıyım ki çocukluğum hep doğal ortamlarda geçti. Yeşilliğin, toprağın, suyun, sükunetin bol olduğu dağlarda büyüdüm ben. Ve böyle bir ortamda bol bol bisiklete binerdim, paten kayardım, tırmanırdım, orman yürüyüşleri yapardım, ormanda koşardım, yüzerdim, bulduğum her ağaca tırmanırdım … akşam eve girmekten hiç hoşlanmayan çocuklardandım. Sonra bu stratejik düzenin dayattığı klasik eğitim sisteminden geçme yolumda ben de şehirdeki hayatla tanıştım. Ama üniversiteye giderken bile, bulduğum her fırsatta kendimi bir göle, ormana vs. attığımı hatırlıyorum.
Burada konu aslında bütüncül sağlığımız. Doğru ortamını yaşamak ve deneyimlemek, özellikle de 38 yaş itibariyle büyük önem kazanıyor. Ben meşgul olan, ses ve hava kirliliği olan şehirlere gittiğimde kısa süre içinde fiziksel olarak rahatsız edici belirtiler tecrübe ettiğimi gözlemliyorum. Sağlığıma yoğun ortamlar iyi gelmiyor. Yaşadığım yerlerde de genel olarak ortamın sunduklarına pek katılmıyorum - sadece gerçekten Sakral yanıtım olursa bu mümkün oluyor bu benim için. Bedenime hangi ortamların iyi geldiğini bana Strateji ve Otoritemi uygulamak gösterdi. Bugün bu konuda çok netim. Zihnim de bu durumu berrak bir netlikle gözlemleyebiliyor.
Bir kaç aydır büyüdüğüm yerde, Avusturya’nın Alp dağlarındayım. O kadar iyi hissediyorum ki kendimi burada. Genelde her sabah ormanda yürüyorum. Ormanda yürümediğim sabahlar ise, o saatlerde pek kimseciklerin olmadığı spor salonuna gidiyorum ya da snowboard yapıyorum. Aktif bedenim gün içinde çok şeyle meşgul ama ortamım, dışarısı, etrafım hep dingin ve sakin.
Strateji ve Otoritemi uygulamak, bedenimi böyle ‘olmaya’ doğru sürüklemeye başladı yıllar içerisinde. Hayatıma dair bu dinginlik oluşmaya başladığı zamanlar koşullanmış zihnim bu durumu çokça yorumladı: ‘Artık sıkıcı mı oldu senin hayatın ne? Neden katılmak istemiyorsun? Bir sorun var sanki?’ …
‘Çünkü bak, hayat aktivite, hayat meşgul olmak, hayat bol insanla vakit geçirmek …’ diye de ekledi durdu bir kaç yıl boyunca. Ta ki o da artık ‘iyi taaam, anladık be!’ dediği bir noktaya geldi; bedenimin Strateji ve Otorite inadıyla uzun yıllar boyunca karşı karşıya kalınca. :)
Bu süreç, yani Strateji ve Otoriteyi uygulama süreci her birimizi hak ettiğimiz hayatı deneyimlemeye götürüyor. Bugün, içinde bulunduğum ortamların dinginliğini gözlemledikçe, tam da böyle bir hayat için tasarlanmış olduğumu iliklerimde hissediyorum. Dışarıdan bedenimin ihtiyaç duyduklarıyla beslendiğini ve bu durumun da zihnimi git gide berraklaştırdığını gözlemliyorum.
‘Herkes bir şeyler yapıyor, bucket listeleri var, insanın hayatında yapması ‘gerekenler’ var’ diye kararlar vermeyin. Dışarısı asla bedenimizin üzerindeki otorite olmamalı.
Sol ve sağ ortamların anlamlarına geri dönelim.
Sol olanın eskilerden geleni temsil ettiğini yazmıştım. İnsanlığın evrimsel sürecindeki eski insanın hayatta kalma hallerini düşünelim. Burada etrafını kollayan ve güvende olup olmadığını denetleyene rastlarız. Sol hayat yolu tam olarak böyle, güvende olmak için stratejiler geliştirme mekanizmasıyla donatılmıştır. Etrafında olan bitene odaklanıp bireyin (Otoritesiyle) onun için doğru olana katılması için tasarlanmış bir ortamdır. Hal böyle olunca, ortamın enerjisi yoğundur.
Sağ ise, Human Design Sisteminde yeni olanı temsil eden, pasif prensipe dayanır. Sağ bir hayat yolu, solun tersine, stratejik olmayan bir güzergahı temsil eder. Güvende olup olmadığıyla meşgul olmak burada söz konusu değildir. Dolayısıyla olan biteni olduğu gibi görmekle alakalıdır bu güzergah.
Bu yoğun, genelinde öz olmayan düzenle uyumla akıp aynı anda ondan ayrışmanın tek yolu, kendi Strateji ve Otoriteni izleyerek yaşamaktır. Zaten zamanla tasarlanmış olduğunu doğal olarak yaşarken ve deneyimlerken buluyorsun kendini. :)
Yani, ‘Ben sol hayat yoluna sahipmişim. Daha fazla aktivite olmalı, bunun için harekete geçmeliyim!’ diye zihinsel bir karar verme sakın. Sen, strateji ve otoriteni uyguladıkça bedeninin ve hayatının doğru ve dolu dolu beslenmesi için nelere ihtiyaç duyduğunu sana yol gösterecektir. Dolayısıyla doğal olarak katılımın bol olduğu meşgul veya dingin ve sükunetle donatıldığın bir hayat yolu deneyimlemeye evrilirsin bu süreçte.
Hayat, bedende!
Sevgiyle 🌷
Comments