Sessizlik ve Beklemek
- Follow Your Beat
- 29 Haz 2023
- 3 dakikada okunur
Human Design deneyi, algımı bam başka bir boyuta taşıdı yıllar içerisinde. Her şey için ne kadar çok uğraştığımı fark ettirdi mesela. Herkesin, her şey için ne kadar uğraştığını gösterdi. Yaşamanın şuursuzca debelenip durmak olmadığını gösterdi ...

‘Sessizliği tatmak için meditasyon yapmıyorum. İstediğimi elde etmek için hiç bir şeyi gözümün önüne getirip onları düşünmeye kendimi zorlamıyorum. Hayatımı değiştirmek için pozitif şeyler düşünmüyorum. Kendi üzerimde hiç bir şekilde çalışmıyorum. Bana göre tüm bunlar hala bir nevi ‘yapmak’ oluyor. Hayatımı ‘iyi’ ve ‘kötü’ kavramlarına bölerek bakmak anlamına gelir bu. Ben sadece bekleyip hayatın bana neler göndereceğini, sunacağını ve getireceğini görmek istiyorum. Ben sadece hayatımda olduğum gibi olmak istiyorum.’
-Mary Ann Winiger-
(A Revolution of One kitabından)
Bu paragrafın her kelimesi güçlü bir şekilde yankılanıyor varlığımda. Arayış bitti benim için yıllar içerisinde. Çünkü her şeyin, her anda zaten mevcut olduğunu daha sık deneyimliyorum. Ân o kadar doluyken, yarını düşünmek veya geçmişi tartmak ne kadar da enerji koparıyor varlığından ve sağlığından insanın.
Deneyimde olalı beri hayatımda yer açıldı kendime sanki. Alan bol artık. Nefes alabiliyorum. Eskiden ne kadar da çabalıyormuşum. Düşünürken bile. Anlamalısın! Bilmelisin! Biraz daha mı okusan? Biraz daha mı araştırsan? Ve hop, Elvin kendini bilgisayar başında, bir şeyler ararken bulurdu. Onca vakit, enerji, efor … Bir şeyi o anda anlamamaya ve bilmemeye izin verdiğimde genelde kendiliğinden anlamam ve bilmem gereken anlarda hayat beni o âna taşıyor; çabalamadan.
Bir Jeneratör olarak tatmin benim için sadece attığım adımların neticesinde oluşan eylemlerde değil, beklemenin kendisinde tecrübe ettiğim bir olma haline evrildi yıllar içerisinde. Sesin, titreşimin, frekansın nüanslarını duyabilen ve şahin gibi gören gözlerle donatılmış bir bilişsel kapasiteyle mühürlenmişim bu hayatta. Beklerken tanıştım ben bu zekamla.
İnsan seyahat ettiği aracın böyle büyülü fonksiyonlarıyla tanıştığında, eline şahane bir oyuncak almış gibi hissediyor. :) Şaşırmalar … kendine delirmeceler, kendine coşmacalar … çocukken olduğu gibi.
Bir şeyleri ‘daha iyi bir hale getirme veya yapma’ meseleleri bireyi yine o iyi/kötü ikilemine itecektir - bir şey değişmiyor yani; sadece o muazzam yaşam enerjisini ve kaynaklarını zihniyle kontrol etme eğilimiyle birlikte kendine hak etmediği deneyimler yaşatıyor. Onca efor, çaba … ama yerinde koşmaya devam ediyor.
Son yılların global spiritüel trendi olan ‘tezahür’ meselesinin ülkemizde de son zamanlarda popülerliğini kazandığını gözlemliyorum. Herkes Uri Geller’ın askerleri maşallah.
‘Biraz daha gözlerimi kısarak, niyet edip ‘istediklerimi’ düşünürsem belki olur!’
Çabalamak, çabalamak, çabalamak … hep bir şeylerin peşinden koşmak ama o bir şeyi bir türlü bulamamak.
Avusturya’da büyümüş biri olarak Alman (Avusturyan) edebiyatına çok aşinayım. Lisedeyken en sevdiğim derslerden biri Alman Dili ve Edebiyatı’ydı. Şahane bir öğretmenim vardı. Seçtiği mesleği tutkuyla icra eden o muhteşem öğretmenlerdendi kendisi. Ruhunu kendiminkine çok yakın bulduğum yazarlardan olan Rilke ile ben o zamanlar tanışmıştım. Rilke’yi okurken garip bir rahatlama hissederdim bedenimde ama sözlerini tam olarak idrak edemezdim bazen ergen halimle. :) Bugün çok daha farklı bir yerden sindirebiliyorum onu.
Resim yaparken bir ara verdiğimde veya zihnim kasvetle kokmaya başladığında, elim yanıbaşımda duran, her daim çantamda olan Rilke kitabına gider ve kendimi gelişigüzel bir sayfa açarken bulurum. Satır aralarında, beklemelerimde bana ilham olur Rilke.
‘Kalbinde çözümlenmeden kalan her şey için sabırlı ol ve soruların kendisini sevmeye çalış; kilitli odalar veya yabancı lisanlarda yazılmış kitaplar gibi.
Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilemez; çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın.
Bu, her şeyi o ân yaşama meselesidir. Şu anda soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ileride, farkına bile varmadan, günün birinde kendini cevabı yaşarken bulacaksın …'
Hayatlarımızın belirsizliğinde sörf yapmayı tecrübe edebiliriz. Kendimize, olduğumuz gibi olmaya izin verebiliriz. Kasmadan, çabalamadan, ‘lazım’lara sırtımızı dayamadan. Bu yol yalın ve yalnız bir yol demiştim dün paylaştıklarımda. Bu yol bencil bir yol. Ama senden başka kimsenin sana sunamayacağı, SEN olma yolu bu!
Jeneratör olarak bizi o sonsuz, sade ve tatmin dolu âna götüren tavır, hayatın bize ulaşmasını beklemek, buna izin vermektir.
Projektör olarak bizi kendimizi başarılı hissedeceğimiz o âna taşıyan tavır, gözlemlediklerimizi, incelediklerimizi davet edilmeyi bekleyerek bir diğerine aktarmaktır.
Manifestör olarak bizi o dirençsiz âna taşıyan tavır, doğru karar verdikten sonra, bir diğerini bilgilendirip bizim vesilemizle tezahür eden etkiye şahit olmaktır.
Reflektör olarak bizi o şaşırtan âna taşıyan tavır, kendimize bol bol zaman tanıyıp Ay’ın üzerimizde yarattığı etkileri keşfederek bizden akan bilgeliğe şahit olmaktır. Sevgiyle 🌞 Elvin



Yorumlar